Burada Ğavs Seyyid Abdulbaki hazretlerini ve onun yolunu dolaylı olarak da tasavvuf yolunu kısaca anlatacağım.
Ancak önce bazı tanımlamalar yapmam lazım.
Çünkü bir takım şeyleri bilmeden diğer şeylerin anlamı kavranamaz. Konu çok uzun ve derin. Ben kısaca anlatmaya çalışacağım. Sonuna kadar okursanız faydalı olur inşallah.
Ğavs Ne Demek?
Kutublar
kutbu olarak da anılır.. özellikle kendisinden yardım istenilmesi durumunda
"yardım eden" anlamında gavs olarak anılır.
Gavs
sonradan çıkmış bir makam değildir. Örneğin Seyyid Abdulkadir-i Geylani
hazretleri 1000 yıl evvel yaşamıştır ve Gavs-ül Azam diye bilinir. (Yani en
büyük gavs)
Bu
çok yüksek bir makamdır ve her dönemde sadece bir ğavs vardır. Bu makama
ibadetin çokluğu ile ulaşılmaz direkt Allah’ın bağışı sayesinde elde edilir.
Allahın izniyle kainatta tasarruf yetkisine sahiptir.
Peygamber
efendimizden sonra peygamber gelmeyeceğinden dolayı Allah (c.c.) bu kişilerle
insanları doğru yola iletirler.
MÜRŞİD-İ KAMİL NEDİR?
Dünyada
bir çok ilim sahibi ya da evliya olabilir ancak sadece Mürşid-i Kamil olan
zatlar birini irşad edebilir, yol aldırabilir.
Bu
nedenle bir yola gireceğiniz zaman, o yolun başındaki kişinin Mürşid-i Kamil
olması lazımdır.
Bu
kişiler manevi olarak kalbin tüm hastalıklarını bilirler ve Allahın lütfu ile
görürler.
Aynı
röntgen cihazı gibi düşünün. O şekilde görürler.
Mürşid-i
Kamil olmayan bir zat kalbin tüm hastalıklarını göremez ve müridine yol
aldırayım derken zarar verebilir.
Mürid
oyuncak değildir. Deneme tahtası da değildir.
Bu
nedenle sizin hangi seviyede olduğunuzu gören ve size ona göre manevi ilaç
veren biri size fayda verir, Allah’a yaklaşmanıza yardımcı olur.
GAVS-I SANI SEYYID ABDULBAKİ
HZ. :
İşte Gavs-ı Sani Seyyid Abdulbaki (Hz.) hem Ğavs’dır. Hem Mürşid-i Kamildir. Yani şu anda manevi alemdeki bütün üstün makamlara ve niteliklere sahiptir.
Olgunluğunu,
nezaketini, edebini anlatmaya gerek yok. Peygamber Efendimizin ahlakıyla
ahlaklanmıştır. Mürşid-i Kamil dememiz yeterlidir zaten.
Bulunmaz
bir nimettir. Bunun kıymetini ve
faydalarını ilerleyen bölümlerde anlatacağım.
Nakshibendilik Tarihçesi
:
Nakşibendilik
sonradan çıkan ya da uydurulan bir tarikat değildir. Kökleri Peygamber
efendimize kadar uzanır. Ondan Hz. Ebu Bekir’e, ondan sonrakine …silsile
yoluyla takip eder. Bu silsileye Altın Silsile denir. Seyyid Abdulbaki
Hazretleri Nakshibendi tarikatındandır ve bu yolun usüllerini uygular. Bu yolun
usüllerinin kaynağı da Peygamber efendimizdir. Kaynağını ondan almayan bir şey
de doğru değildir zaten. Bu yolun başına geçecek kişi de oy birliğiyle falan
seçilmez, manevi alemden gelen işaretle onun başa geçeceği bilinir.
NEDEN TARİKAT ?
İşte
cemaat ile tarikat arasındaki fark budur. Bir dini cemaate katılabilirsiniz.
din adına güzel işlerde yapabilirsiniz bunda herhangi bir sakınca yoktur ancak
sadece Başında rehber olarak bir Mürşid-i Kamil’in bulunduğu topluluk size yol
aldırır. Bunun nedeni Allah’ın (c.c.) bu görevi o Mürşid-i Kamil kişilere
vermiş olmasıdır. Ve Allah (c.c.) bu sorumluluğu o kişilere verdiğinden dolayı
da gerekli bilgiyi sadece onlara vermiştir. Peygamber efendimizden sonra
peygamber gelmeyeceğinden dolayı Cenab-ı Hak bu kişiler vasıtası ile Peygamber
efendimizin yolu olan Ehl-i Sünnet vel Cemaat yolunu devam ettirir. Onların
yaptıkları da Kuran ve sünneti en iyi şekilde yaşamak ve yaşatmaktır.
NEDEN BİR REHBER
EDİNMELİYİM ?
İstediğiniz
kadar ibadet edin, ilim tahsil edin, her şey kalpde başlar ve biter.
Kalbin
manevi kirlerden temizlenmesi lazımdır.
Bu
sizi Allah’a yaklaştırır.
Kalp
temizlendikçe haramlardan daha çok kaçarsınız ve yaptığınız ibadetten zevk
almaya başlarsınız.
Bunu
tek başınıza yapmanız çok zordur. İmkansız değildir ama çok çok zordur.
Manevi
rehber sizin bu yolu daha hızlı geçmenizi sağlar.
Ayrıca
bu yolda yanlış yerlere sürüklenmenizi önler.
KALP TEMİZLİĞİ NASIL
OLUYOR? NEFS DERECELERİ.
Her insanda nefs denen bir şey vardır ve bu terbiye edilmezse insanın felaketine sebep olur.
Bu,
ruh gibi insan vucudundaki manevi bir varlıktır.
Ayrıca
Allah (c.c.) insan vucuduna çeşitli cevherler yerşeltirmiştir.
Nefsin
başı, insanın iki kaşı arasındadır ve kolları kalp başta olmak üzere tüm bu
cevherleri kapatmıştır.
Bunlara
baskı yaptığından dolayı bunlar harekete geçemez.
Bunların
başında manevi kalp vardır ve orası karar merkezidir. Orası baskı altında
olduğundan kararlarımız bulanık olur. Doğruyu yanlışı tam olarak ayırd
edemeyiz.
İşte
bir rehber önderliğinde, gerekli dersleri de alarak bu nefsin oralardan çekilip
toparlanması sağlanır. Nefs toparlandıkça cevherler açılır. Kalp saflaşmaya
başlar.
Rehber
o kadar önemlidir ki. Onun bir anlık nazarı (kalbinize bakışı) sizin yıllarca
uğraşmanızla elde edemeyeceğiniz hareketi sağlar.
Kalbin temizlendikçe
sana devamlı iyiliği ilham eder ve iyiliğe yönelmeni sağlar. Diğer organlar da
kalbe tabi olduğu için onlara da bu iyilikleri yapmak kolay gelir.
Daha önce
zor gelen ibadet, iyilik, haramlardan kaçma kolay gelmeye başlar ve yaptığın
ibadetten zevk almaya başlarsın. Bu da seni Allah’a daha yaklaştırır.
Nasıl
ki sağlığınız bozulduğunda doktora gidersiniz ve tedavi olursunuz. İşte manevi
tedavi de bu rehberler sayesinde olur. Her şeyin bir doktoru vardır. Allah c.c. onlara bu tasarrufu
vermiştir ve onlar kalpteki hastalıkları nasıl tedavi edeceklerini bilirler.
NEFSİN DERECELERİ :
Her şey nefsi düzeltmekle başlar.
Nefsin
tabiatı iki yönlüdür. İyiliği de emredebilir. Kötülüğü de.
Terbiye
etmezsen devamlı kötülüğü emreder. İlahlığa kadar gider. (Firavun gibi)
Nefsin
7 derecesi vardır. Nefs terbiye oldukça derecesi yükselir ve kötülük yerine
iyiliği emretmeye başlar. Bunları kısaca anlatacağım.
- derece : Nefsi emmare : Devamlı kötü şeyleri emreden nefs. Bu nefse sahip kişi
helal-haram dinlemez. Bunun sonu felakettir.
- Nefsi Levvame : Bu nefs kötülük işler ama pişmanlık duyar. Af diler. Bu şekilde
gidip gelir.
- Nefsi Mülhime : Bu nefs ile birlikte kişi yaptığı iyiliklerden ve ibadetlerden
zevk almaya başlar.
- Nefsi Mutmaine : Bu evliyalık makamıdır. İlahi feyzler ve nurlar gelmeye başlar.
- Nefsi Radıye : Allah’dan başka her şeyi kalbinden atan kişinin ulaştığı nefs’dir.
- NEFSİ Merdıyye : Allah’ın kendisinden razı olduğu nefs’dir. Bu makam büyük velilere
verilir.
- NEFS-İ KAMİLE : Bu artık son aşamadadır. Bu makama çok
az kişi ulaşır. İşte bu makama ulaşanlara Mürşid-i Kamil denir. Bu makam
Kutup ya da gavs denilen kişilere verilir. Artık onlar başkalarını
yetiştirme ile de görevlidirler. Onlar artık her şeyleriyle Allah’a hizmet
eder. Allah’da tüm alemi onların peşinden sürükler. Onların etrafında
dönderir.
Bu
yola giren herkes bir manevi rehber önderliğinde çalışarak nefsini terbiye
edebilir. Samimi olursa ve gayret ederse makam elde edebilir. Evliyalık
makamına yükselebilir. Akılan hayaline gelmeyecek manevi haller yaşayabilir.
NEDEN ŞEYH ZİYARETİNE
GİTMELİ :
Şeyh
uzaktan da takip eder ve manevi olarak yönlendirir. Allah (c.c.) onlara bu yetkiyi vermiştir. Yer, mekan önemli değildir. Bir kere
tabi oldun mu ondan sonra istersen uzayda ol senin durumunu bilir. Gönülden
bağlanman yeterlidir. Ancak ara sıra da olsa onları ziyaret etmek
lazımdır. Hiç olmazsa senede bir kez ziyaretine gitmelidir. Onun bulunduğu
ortamda birkaç gün kalmalıdır. Çünkü onun bulunduğu ortama nur akar, rahmet
akar. Bundan biz de faydalanırız. Ayrıca şeyhin kalbe direkt nazar etmesi daha
faydalıdır.
KERAMET :
Bu zatlar keramet gösterme gücüne sahiptir. Allah onlara o izni vermiştir ancak zorda kalmadıkça keramet göstermezler. Bunu beklemek de doğru değildir. Çünkü keramet oyuncak değildir.
Bir
müridi zorda kaldığında onu kurtarmak için keramet gösterebilirler.
Ben
bizzat hem rüyamda hem normal hayatta Seyyid Abdulbaki hazretlerinin
kerametlerini gördüm.
Bazı kişiler sırf keramet görebilmek için gidiyor. Hiçbir şey elde edemeden dönüyorlar. Niyetiniz neyse size o gelir. Onun için samimi bir niyetle Allah rızasını kazanmak için gitmelidir.
Bir
Örnek vereyim : Mekke’de seyyidlerin toplandığı bir yer var. (Peygamber efendimizin
soyundan olanlar)
Bu
yola yeni katılmış biri oraya geliyor. Hangi ülkeden bilmiyorum ama sonradan
Müslüman olmuş ve bu yola yeni katılmış. Ama öyle samimiki. Bütün vucudu
“Allah” diyor. Ve ordaki herkes bu sesleri duyuyor. Herkes şaşırıyor. Yani Allah
samimi olana ve çalışana veriyor. Kimsenin tekelinde değil bu makamlar.
Bu çok
büyük bir mutluluktur. Hayatın sırlarından biridir. Kendini özel hissetmek
istiyorsan bu yol çok değerlidir.
Bu yol da
ne kimseden para istenir ne bir çıkarları vardır. Bütün amaçları Allah
rızasıdır. Onların sana ettiği dua’nın ve hizmetin yanında seninki hiç kalır.
Düşünsenize
bir Allah dostu sizin için el açıp sabaha kadar dua ediyor. Tüm dertleri
müridlerini kurtarabilmektir. Bu yolda sen ne yaparsan kendin için yaparsın.
Kimseye zorla bir şey yaptırılmaz. Kimse zorla tutulmaz. Bu yolun kıymetini
bilirsen sen peşinden koşarsın.
Ancak iki şeye dikkat etmek gerekir.
- Hemen bir şeyler beklememek
lazımdır. (Ha yukarda anlattığım gibi hemen olan da var) Ancak senin bu
yoldaki samimiyetin ve gayretin sana yol aldırır.
- Tüm bunlar sen ibadetlerini
yaptığında bir işe yarar. Örneğin hiç namaz kılmayan birinin bir yere
varması zordur. Sonu felakettir. Ona değil ğavs. Peygamber (s.a.v.) bile
yardım edemez. Allaha yaklaşmak için önce ibadet etmek ve haramlardan
kaçınmak gelir.
İŞTE MÜRŞİD-İ KAMİL
BÖYLEDİR. HEM SENİN İÇİN DUA EDER. HEM NEFSİNİ TERBİYE ETMENİ SAĞLAR. HEM ZORDA
KALDIĞIN ZAMAN YARDIMINA KOŞAR.
BUNLAR YETER Mİ? YETMEZ…
DİĞER BÜYÜK NİMETLER :
Onların
kanatları altına girmek o kadar büyük bir nimet ki “SEKARAT” denilen ruhun
bedenden çıkarılmaya başladığı tam ölüm anında yanında olur ve imansız gitmeni
önler.
YETER Mİ?..YETMEZ..
DAHA:
Kabre
girip, herkes seni terk ettiği zaman, orda yalnız, tek başınayken seni yalnız
bırakmaz. Sana arkadaşlık eder. Münkir ile Nekir denilen sorgu meleklerinin
sorularına doğru cevap verebilmen için sana yardım eder.
YETER Mİ? YETMEZ..
DAHA :Kıyamet günü, mahşer yerinde, onlar Peygamber efendimizin sancağı altında toplanacaklar, biz de onların sancağı altında inshallah. Orda da elimizden tutacak, bırakmayacak.
Şimdi
düşün;
Sen
orada Allah’ın karşısında tek başına mı hesaba çekilmek istersin yoksa Ğavs
hazretlerinin ve diğerlerinin senin yanında bulunup senin elinden tutup, senin
için Peygamber efendimize ricacı olacakları bir ortamda mı bulunmak istersin.
Ey
Gafil Dost Uyan!...
Ya bu yola girip yepyeni bir dünyaya adım atacaksın. Ya da hiçbir şeyden habersiz sıradan dünyanda kendi başına devam edeceksin.
Görülen Rüyalar
Rüyasında sofi gibi giyinmiş biri geliyor ve "kalk gidiyoruz"
diyor.
Sofi onun peşine düşüyor.
Birlikte bir araçla bir süre gidiyorlar.
Sonra o kişi “in” diyor.
Sofi iniyor.
Sofi “ben senden biraz çekindim, sen kimsin” diyor.
O kişi “ben azrailim, senin canını almaya geldim” diyor.
Sofi “e, senin üzerinde cüppe, başında takke var, sen bizim
sofiler gibisin, azraile hiç benzemiyorsun” diyor.
Azrail: “Senin mürşidin öyle bir dua etikti. Allah(c.c.)
onun duasını kabul etti. Bundan sonra ben sofilere böyle görüneceğim” diyor.
......................................................................................................................................................
Yine bir sofi rüyasında :
Rüyasında Peygamber efendimizi görüyor.
Peygamber efendimizin yanında Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman
ve Hz. Ali var.
Seyyid Abdulbaki hazretleride önlerinde edeple duruyor.
Önlerindede yığınla bir kalabalık var.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) söylüyor :
“Ya Abdulbaki, sofilerin içinden en sadık olanlarını Hz.
Ebubekir’e ver”
Abdulbaki hazretleri bazı sofileri seçip Hz. Ebubekir’e
veriyor.
Hazreti Ebubekir onları alıp gidiyor.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) :
"Ya Abdulbaki, sofilerin içinde en adaletli olanlarını
Hazreti Ömer’e ver."
Hazreti Ömer de onları alıp gidiyor.
Peygamber efendimiz yine :
"Ya Abdulbaki, sofilerin içinde en haya sahibi olanlarını
Hazreti Osman’a ver."
Hazreti Osman’da onları alıp gidiyor.
Peygamber efendimiz bu sefer :
"Ya Abdulbaki, sofilerin içinde en alim olanları Hazreti
Ali’ye ver."
Hazreti Ali’de onları alıp gidiyor.
Abdulbaki hazretleri bakıyor ki bir sürü sofi orada kalmış,
bekliyor.
Peygamber efendimize yalvarıyor.
“Efendim, bunlar da bizim çürük çarık sofiler, bunlara da
bir yol bulsak.”
Peygamber efendimiz (s.a.v.) :
"Ya Abdulbaki, onları da ben aldım."
............................................................................................................................................
Bir Sofi Rüyasında.
Mahşer yerinde Abdulbaki hazretlerini görüyor. Yanında
Peygamber efendimiz var.
Peygamber efendimiz: “Abdulbaki ver elini, gidiyoruz” diyor.
Abdulbaki hazretleri boynunu büküyor.
“Efendim, Sofiler…” diyor.
Peygamber efendimiz gülümsüyor :
“Onlarda senle gelsin” diyor.
..................................................................................................................................................
Lütfen sevdiklerinle Paylaş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder